Ek bilgi
SAYI | İktisat ve Toplum Dergisi 121 |
---|---|
SAYFA ARALIĞI | 43 – 53 |
₺25,00
Neoklasik iktisat teorisinde tüm piyasalar gibi işgücü piyasalarının da fiyat hareketleriyle dengeye geldiği ileri sürülmektedir. İşgücü arzı ve talebi marjinal fayda ve marjinal verimlilik tarafından belirlenmekte ve işgücünün fiyatı olan reel ücretin hareketleri arz ve talebi eşitlemektedir. Böylelikle gelinen denge noktasında geçici nedenlerden oluşabilecek işsizlik dışında işsizlik ortadan kalkmakta ve ekonomi tam istihdama ulaşmaktadır. Bu modele göre, eğer ki işgücü piyasalarında denge sağlanamamış ve çalışmak istediği halde iş bulamayan insanlar mevcutsa bu durum işgücü piyasalarının tam bir serbestlikle çalışmasının önünde birtakım engeller olduğunu gösterir. Reel ücretlerin bu piyasayı dengeye getirecek seviyeye düşmesini engelleyen asgari ücret düzenlemeleri bunun bir örneği olarak birçok ders kitabında gösterilir. Buna göre asgari ücretin işgücü piyasalarının dengeye geldiği reel ücret seviyesinin üzerinde belirlenmesi, bu seviyede çalışmak isteyenlerin sayısında ve dolayısıyla emek arzında bir artışa yol açmakta; ancak bu seviyede emek talebi tersi yönde azalmakta, dolayısıyla işsizlik ortaya çıkmaktadır. Bunu bir adım ileri götürdüğümüzde asgari ücret artışlarının istihdamın azalmasına ve işsizliğin artmasına yol açacağı sonucu ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla bu modele dayanan politika önerileri de işgücü piyasalarının tam bir serbestlikle çalışmasının sağlanması, tüm müdahalelerin ortadan kaldırılması ve işgücü piyasalarının “esnekleştirilmesi” olarak ortaya çıkmaktadır. Nitekim bu “esnekleştirme” Türkiye’de son dönemde sıklıkla dile getirilmekte, bu yönde de adımlar atılmakta, örneğin, kıdem tazminatı tartışmaya açılmaktadır. IMF de 2019’daki 4. Madde Konsültasyonu’nun sonucunda Türkiye emek piyasalarının daha fazla esnekleştirilmesi gerektiğini öne sürmüştür (IMF, 2019).
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.