Ek bilgi
SAYI | 143 |
---|---|
SAYFA ARALIĞI | 10-17 |
₺40,00
“Önüne sınırlar çizilmediği sürece zenginlik, büyük yoksulluktur.” – Epikür
Günümüzde aşina olduğumuz ekonomik sistem, kapitalizme, yani serbest piyasa ekonomisine dayalı ve birbiriyle bağlantılı olan üretim ve tüketim zinciri üzerine kurulmuştur. Bu sistemin sürdürülebilmesi için sürekli büyümesi gereklidir. Büyümesi için daha çok üretim ve tüketim elzemdir. Daha çok üretim için daha çok tüketim, daha çok tüketim için de daha çok üretim gerekmektedir. Daha çok üretim ve tüketim ise daha çok doğal kaynakların kullanılması ve tüketilmesine dayanmaktadır. 18. yüzyıldan bu yana süregelen bu süreçte fosil yakıtların artan şekilde kullanılması dünyayı ekolojik felakete, iklim değişikliğine neden olmakta ve gezegendeki tüm yaşamı tehlike altına atmakta.2 Bu sistemde tüketimin ve üretimin sınırsız olması beklense de gerekli olan doğal kaynaklar sınırlıdır; dolayısıyla bir noktada bitecektir. Günümüzde tüm insanların bu sınırsız, bitimsiz üretim-tüketim zincirine dahil olması durumunu bir düşünelim; karşımızda nasıl bir dünya olurdu? Ekolojik ekonomist Herman Daly’ye göre bu durum sınırsız ekonomik büyümenin “imkânsızlık teoremiyle” (impossibility theorem) açıklanmaktadır.3 İmkânsız, çünkü böylesine bir ekonomik büyüme ve tüketimin, yaklaşık 8 milyar nüfusa sahip olan ve yüzyılın ortalarına doğru 9 milyara ulaşacağı tahmin edilen insanlık tarafından gerçekleştirilmesi yeryüzünün tüm kaynaklarını tüketir; mevcut yaşamı tamamıyla imkânsız hale getirir. Böyle bir sürekli büyüme ve sürekli tüketim için bir tane dünya yetmez bizlere.
Bir dünya yetemeyeceği için başka gezegenlerde arayışlar başlamış olsa da ayağı yere veya yeryüzüne basan farklı seçeneklerimiz de var. Bunların arasında degrowth, yani küçülme ön plana çıkmakta. Bu yazıda küçülme düşüncesi ve hareketi mevcut kapitalist düzene gerçekçi ve denemeye değer bir alternatif olarak sunulacaktır.
SAYI | 143 |
---|---|
SAYFA ARALIĞI | 10-17 |