Dünya tarihi içerisinde yirminci yüzyıl büyük bir dönüşüm yüzyılı olarak anılacak. Bu dönüşüm, hepsi de insanlık adına girişilmiş, pek çok olumlu ve olumsuz ögeyi barındırıyor; peş peşe savaşların, acımasız soykırımların, katliamların, imzalanan ve ulusların kaderlerini bir anda değiştiren barış antlaşmalarının, refahın, ancak kimi zaman refah adına izlenen politikalar sonucu ortaya çıkan yoksulluğun ve giderek artan bir gelir farklılığının, teknolojinin adeta “mucizeler” saflarında yer alan olağanüstü ilerlemesinin, ancak aynı teknolojinin şehirleri yıkan, insanları öldüren yüzünün tanıklığı var bu yüzyılda…
Dar tanımıyla ekonomik kalkınma, temelde insanoğlunun ekonomik koşullarının zaman içerisinde nasıl değiştiğini ve değiştirmek için neler yapabildiğini gösterir. Ancak insanoğlunun daha iyi, daha mutlu bir yaşama olan gereksinimi, bizi sadece ekonomik olandan farklı, daha geniş bir tanım yapmaya zorlar. Dolayısıyla ekonomik kalkınma tanımının içine sadece ekonomik koşulların değil, şüphesiz bu koşulların da büyük ölçüde belirleyici olduğu, insanoğluna ait sıkıntıların, acıların, açlığın ve hastalıkların, eğitimin, hak ve özgürlüklerin, kültürel açıdan yeterliliklerin ve yetersizliklerin, kısacası insanoğlunun yaşamı ile ilgili unsurların girmesi gerekir. Bu nedenle hem ekonomik hem de ekonomi dışı faktörler ekonomik kalkınma kavramı içerisinde bir arada değerlendirilmelidir.
Bu çalışma, halkların refahı için ülke kalkınmasında etkili olan unsurları kapsamaya çalışan bir çalışmadır. Kimi zaman derslerimde kimi zaman sohbetlerimde, simgesel anlamda örnek verdiğim sökülüp-takılan kaldırımlar, maaş alabilmek için oluşan uzun kuyruklar, sabahın çok erken saatlerinde sıra numarası almak için gidilen hastanenler, 40-60 kişilik olabilen ilköğretim okulları, kalkınmış bir ülkeyi anlatmıyor. Çoğalttığımız bu tür örnekler azalttıklarımızdan fazla. Bu çalışma, bu örnekleri gördükçe ve yaşadıkça kişinin kendini kalkınmış bir ülkede hissetmeyeceğini/düşünemeyeceğini sorgulatmak amacında.
Hemen hemen tüm ders kitaplarının hegemonik neoklasik ekonomi yazınına hizmet verdiği bir ortamda, yapılabilecek olan öncelikle ve sadece olguların sorgulanmasına çalışmaktır. Bu çalışma bu tür bir çabanın kapısını aralamaya çalışıyor…